Yaşlı bireylerde biyolojik sistem, kalp–damar sistemleri, böbrek ve idrar sistemleri, sinir sistemleri, kas ve iskelet sistemleri, endokrin sistemleri, üreme sistemleri ve hormon sistemleri değişiklikleri meydana gelmektedir. Genel itibariyle belirli bir organın ya da bütün bir organ sistemlerinin faaliyetinin azalması ile açıklanmaktadır. Bazen bir organ diğerlerine göre daha çok yıpranır ama genel itibariyle organlardaki değişiklikler ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Yaşlanma süreci boyunca boylarda kısalmalar başlamaktadır. Omuzlar sarkmalara uğrar ve öne doğru çıkmaya başlar. Bu da kolların mevcut durumundan daha uzun görünmesine neden olmasıdır. Saçlar beyazlar ve canlılıklarını yitirmeye başlar. Göz bölgelerinde irisin çevresinde beyazımsı bir halka belirmeye başlar. Deride solgunluklar meydana gelir, kırışıklıklar oluşur ve damarlar esneklikleri yitirilerek kalbin görevini tam olarak yerine getirememesine neden olunur. Pompalanacak kan miktarlarının azalmasıyla dokulara taşacak oksijen de azalmalara uğrar. Bu sistemdeki yaşlılık belirtileri kalp hastalıklarını ve meydana gelişini kolaylaştırır. Bu durumla bağlantılı olarak solunum güçlükleri meydana gelebilir. Yaşlı bireyler, tüm hastalıklardan genç bireylere oranla çok daha kolay etkilenmektedir.
Yaşlı bireylerde hastalıkların göstereceği bir özellikte genel itibariyle birkaç hastalığın ve rahatsızlığın aynı zamanda ortaya çıkması durumudur. Bazı deformiteler yaşlı bireylerin bakımlarını çok güçleştirmektedir. Bu durumlardan biri de idrara çıkmanın denetlenememesidir. Bu durum, kadın bireylerde çoğunlukla dölyatağının aşağı sarkmasından, erkek bireylerde ise prostat büyümelerinden kaynaklıdır. Yaşlı bireylerin çoğu zaman beslenmesi de bir sorun olabilmektedir. Fazla yemek yenilmesi çok kilo alınmasına yol açılabilmektedir. Bu da eklem deformasyonlarını daha çok arttırabilmektedir. Kötü beslenme ya da çok az sıvı alınması yalnız başına yaşayan bireyler arasında yaygın olmaktadır. Yaşlı bireylerin emekliye ayrılmasında fizyolojik etkenlerin önemli bir payı bulunmaktadır.
Emekli bireylerin hemen hemen yarısı kötü sağlık koşulları sebebiyle emekliye ayrılmış kişilerdir. Yaşlı bireylerin yaşam kalitelerinde hastalık çok önemli biyolojik etken olmaktadır. İnsanın fiziksel sağlıkları yaşlılıktaki doyum noktalarını, rollerini ve kendi algılayışlarını fazlası ile etkilemektedir. Emekli bireyler için sağlık, bu dönem içinde çok önemli olmasına karşın ülkemizde sunulan sağlık hizmetlerinin ve hastanelerin durumu göz önüne alınacağı zaman ne yazık ki sağlığın yitirilmesi veya hastanelere yatmanın emekliler için fazlasıyla stres oluşturduğu söylenebilmektedir. Yaşlı bireylerin yaşlılık dönemleri ile ilgili sorunlarıyla uğraşan tıp dalına geriatri denilmektedir. Ayrıca gerontoloji normal yaşlanma süreçlerini incelemektedir. Son zamanlarda bu bilim dallarına geropsikiyatri bilim dalı da eşlik etmektedir. Bu dal yaşlıların psikiyatrik deformiteleriyle uğraşmakta ve yaşlılara problemlerine göre tedavi uygulanmaktadır.
Yaşlı bireylerin bu dönemlerinde meydana gelecek sorunların çözümlenmesinde danışmanlık hizmeti alınmalı, yaşlılık ile ilgili projeler üretilerek uygulayabilmeli, yaşlılık ile ilgili politikalar belirlenirken karar verici, planlayıcı, program yapıcı ve eğitici olabilecek, araştırma yapılabilecek özelliklere sahip kimselerin önemli rolleri mevcut değildir. Sağlıklı bir çevre oluşturulurken, yaşlı bireylerin bireysel becerilerinin geliştirilmesi, bakım verilmesi, sorunların ve hastalıkların önlenmesi ve yaşa bağlı fonksiyon kayıplarının en düşük düzeye indirilmesinde sorumlulukları bulunmakta olan kimselerin bu işlevleri planlarken yaşlı bireylerin ve ailelerin katılımlarını almaları gerekli olmaktadır.
Duygusal Değişim Özellikleri
Çağımızda toplumsal gelişmeler aslında yaşlı bireyler için bazı problemler oluşturulmasına neden olmuştur. Bunların en önemlileri erken yaşta emeklilik imkanı ve geleneksel genişletilmiş aile yapılarının yavaş yavaş azalmasının sağlanmasıdır.
Eski dönemde aile yaşamı genel itibariyle üç kuşağı bir arada barındıracak biçimde örgütlenmekteydi. Bu toplum yapısında yaşlı bireyler saygıdeğer hatta egemen bir konuma sahip olulardı. Özellikle yaşlı bireylere gösterilen büyük saygı, benzer aile yapıları Batı dünyasının dışında kalan birçok ülkede hâlâ görülebilmektedir. Batı dünyasında geniş aile yerlerini çekirdek aileye bırakmaktadır. Bu, yaşlı bireylerin durumunu büyük ölçüde değiştirmiştir. Son çocukların da evden ayrılmasıyla anne baba yalnız kalmaktadır.
Yaşlı bireylerin çocuklarından biriyle birlikte yaşaması giderek istenmeyen durumlar haline gelmiştir. Çocuk bireyler anne babalarının evlerinden ayrıldıkları için çocuklarla ve torunlarla yoğun ilişki kurulabilmesi daha da zorlaşmaktadır. İlişkiler, çoğu zaman hafta sonlarında yapılan “ziyaret”ler biçimini alır ve içten gelen ziyaretlere hemen hemen hiç rastlanmamaya başlanılır. Üstelik anne ve babalar bu ziyaretlere çocuklardan daha çok önem vermektedirler ve toplumsal ilişkiler giderek daha çok çocuklarına bağımlı olmaya başlar. Bu nedenle son dönelerdeki yaşlı bireylerin sorununun en önemli yönlerinden birisi de yalnızlık yaşanmasıdır. Yaşamlarının sonuna doğru yaşlı bireyler kendilerini yalnızca aile bağlarından koparılmış hissetmekle kalmamakta aynı zamanda tüm yaşamları boyunca yapmış oldukları işlerle ilişkili olan birçok toplumsal ilişkilerden de koparılmış olduğunu hissedeceklerdir. Yaşlı bireylerin eşlerini yitirmeleri de bu duyguyu daha da güçlendirmektedir.
Psikolojik Değişim Özellikleri
Yaşlılık dönemlerinde psikolojik değişimler genel itibariyle; eski döneme aşırı bağlılık, yeni durum ve olaylara ise uyum sağlayamama ve yeniliklerden korkma ile egoizm başlıkları altında incelenebilmektedir. Bilinç bulanıklıkları, Alzheimer hastalıklarının yaşanması, depresyon durumları, intihar girişimi, hastalık hastalığı olunması, narsist kişilik bozuklukları, nevroz, stres bozuklukları, uyku bozuklukları, yönelim deformasyonları, ölüm korkuları bunlardan bazılarıdır. Yaşlanma fonksiyonlarının yanı sıra bedensel kusurlar ve bedenlerin dış görünüşündeki değişiklikler bireyden bireye değişik anlamlar taşıyabilmektedir. Bireylerin kişilik yapıları, beden imgeleri, fiziksel görünümlerinin kabul ediş biçimi ve yorumlar başka bireylerin kendilerini küçümseyebileceği kaygılarıyla toplum içine karışmak istemeyen kişiler arası ilişkiler kurmalarda çekinceler yaşayacak boyutlara ulaşabilmektedir. Sonuç olarak yaşlı bireylerde ilerleyen fiziksel gerilemeler ile birlikte özellikle psikolojik açıdan sosyal rollerine ve kendilerine olan güvenlerinin ve otoritelerinin kaybedilmesi, yetersizlik hissedilmesi, faydasızlıkların yaşanması ve çaresizlik duygularının başlaması, başkalarına muhtaç olamama, yalnız kalma korkularının yaşanması ve ölüm korkuların oluşması belirmektedir. Yaşlılık ve ölüm arasındaki durum göz ardı edilemez ve edilmemelidir. Bireylerin eşlerini, arkadaşlarını ve yakınlarını kaybetmesi kendileri için de ölüm korkusunun artmasına sebep olmaktadır. Ölümsüzlük, genç kalmayı istemek, yaşlanmayı durdurmaya çalışmak insanlık tarihinden bu güne bilim adamları ve araştırmacıların en çok ilgisini çekecek ve şimdiye kadar çekmiş alanlardan biri olmuştur. Yaşlanma ve yaşlanmalarla birlikte bedenin görüntülerinin değişmesi, bedenin eskimeye uğraması, organların bazı işlevlerinin bozulmaya başlaması sonucu olarak bir organın cerrahi olarak çıkarılmak zorunda kalınması ve fiziksel görüntüsünün bozulması herkeste değişik psikolojik tepkilere neden olmaktadır. Bu tepkilerin dereceleri bireyden bireye ve ortaya çıkan deformitelerin derecesine göre farklılık göstermektedir.
Yaşlılık döneminde karşılaşılan önemli bir deformasyon da bellek zayıflıklarıdır. Yaşlı bireyler tarafından çok uzak anılar canlı bir biçimde anımsanabileceği hâlde, yakın zamanda edinilecek izlenimler hemen unutulabilmektedir. Bu sebeple birçok yaşlı birey geçmiş hakkında saatlerce konuşabilecekleri hâlde son birkaç gün süre zarfında neler yaptıklarını çok anımsamakta çok güçlük çekmektedir. Yaşlı bireylerde görülen en önemli psikolojik deformasyonlar bunama kavramı altında özetlenmektedir. Bunun en belirgin özelliklerinden biri bellek ve uyum deformasyonlarıdır. Bazı yaşlı bireyler kim olduklarını ya da nerede bulunduklarını ya da hangi günde olduklarını bilmezler. Bazı durumlarda kendi durumlarının tamamen dışında kalabilirler. Yaşlı bireyler, yalnızca korktukları için ya da yalnızlıkların, depresyonların, bir hastalığın ya da kullanılan bir ilacın sonucu olarak olduklarından daha bunamış görünebilmektedirler. Yaşlı bireylerde gözlemlenecek bazı depresyon belirtileri; kendilerini “çökmüş” hissettikleri, ilgilerini yitirdikleri, enerjilerinin azaldığı, iştahlarının kesilmesi, kötü uyku problemlerinin yaşanması ve bir şey üzerine yoğunlaşamamalarıdır. Yaşlılardaki zihin karışıklıkları genel itibariyle beyne giden kan miktarının azalması gibi fiziksel etmenlere bağlı olmaktadır. Bu, bireylerin geceleri tedirgin olmalarına yol açabilmektedir. Kahve, dolaşımı uyardığı için gece uyumadan önce bir fincan kahve içmek bazen rahatlatıcı bir etki yapabilmektedir. Ancak bunun kişilerin uyumalarını güçleştirmek gibi bir sakıncası da mevcut olduğundan oldukça dikkatli davranılmalıdır. Yaşlılık döneminde bunamalar, bazen yalnızca normal yaşlanma sürecininde bir sonucudur. Bu durumlarda bunamalar ya beyin dokularında bir azalmanın ya da damar sertlikleri nedeniyle beyne az kan gitmesinin bir sonucu olmaktadır. Orta yaşlı bireylerde görülen bunamalar yaşlılık öncesi bunamalardır. Pick hastalıkları ve presenil demans gibi belirli beyin hastalıklarının bir özelliği olmaktadır.