Hastalıklar

Rehabilitasyon Sürecinde Uyku

Uyku tüm insanlar için doğal dinlenme biçimidir. Bireyler günlük işlevlerini gerçekleştirebilmek için uykuya ihtiyaç duymaktadır. 24 saatlik döngüde doğal olarak yer tutan uyku, insan ömrünün yaklaşık 1/3 ünü oluşturmaktadır. Vücudun dinlenme fonksiyonlarını gerçekleştirmesini ve beynin bir gün önce aldığı bilgileri işlemesini sağlar. Uyku hali tam anlamıyla şuursuzluk olmamaktadır. Bireylerin kolaylıkla uyandırılabildiği, değiştirilmiş bilinçlilik hali olmaktadır.

Uyku fonksiyonlarının, belirli bir düzen içinde tekrarlanmakta olan bölümleri mevcuttur. İnsanlar uykuya daldıklarında, ortalama her 90 dakikada yüzeysel uyku ile derin uyku arasında 4 aşamada gerçekleşmektedir. Derin uyku fonksiyonunda kalp ve nefes alma oranları düşmekte ve beyin aktiviteleri yavaşlamaktadır. Derin uykudan hafif uykuya yani rüya zamanı evresine geçildiğinde nefes alma, kalp atışı oranları ve beyin aktiviteleri artış gösterir. Gözler göz kapaklarının altında hareket etmektedir ve bu süreçte rüya görülür. Vücut hareket etmeler durur ve kaslar insanın rüyada gördüklerini gerçekleştirmemesi için geçici olarak paralize (felç) hale gelir. 5 ila 10 dakika sonra derin uykuya geri dönüş yapılarak uykulara devam edilmektedir. Gece boyunca bu tür durumlar yaklaşık 90 dakikada bir ortalama 5 defa tekrarlanır. Giderek derin uyku zaman dilimi azalır ve yüzeysel uyku evreleri uzayarak uyku fonksiyonu devam eder. Vücudun büyüme gerçekleştirebilmesi, gelişmesi ve aktivitelerinin düzenlenmesi açılarından önemli olan hormonların çoğu özellikle de gece uykusu sırasında salınırlar. Bu nedenle uykuların belirtilen düzende olması, yeterli sürede derin uyku ve yüzeysel uyku dönemlerinin gece boyunca sağlanması oldukça önemlidir.

Rehabilitasyon Sürecinde Yeterli Uyku Süresi

Yeterli uyku süresi bireyden bireye değişiklik gösterdiği gibi bireylerin genetik yapılarında göre de değişmektedir. Erişkin kişilerde bu süre 4 ila 11 saat arasında değişmekte olup, ortalama değerler 7 ila 8 saatlik süredir. Ancak uykunun süresi kadar, hatta süreden daha da fazla, uyku kalitesi de oldukça önemlidir. Uyku hastalıkları, uyunan ortamda mevcut olan olumsuz şartlar, çeşitli sebeplerle kullanılan ilaçlar uyku kalitesini olumsuz yönde etkileyebilmekte ve bu şekilde meydana gelmektedir. Bu durumlarda bireyler istediği kadar uyusa dahi, kendini dinlenmiş hissedememektedir ve gün içinde işlevlerini yerine getirmekte zorlanarak, konsantre olamamaktadır, hatta her fırsatta uyuklayabilmektedirler.  Uyku yorgunlukları sonucunda başlayan dönem pasif bir süreç olmamaktadır, vücudun biyolojik saatinin (ritminin) düzenleyici rol aldığı, birçok uyku getirici biyokimyasal maddelerin ve hormonların salınması, bu sırada beyindeki özel merkezlerin bir sıra ve düzen içinde etkin hale gelmesi sayesinde başlayarak süren aktif bir işlevdir.  Organizmalardaki bazı vücut işlevlerinin ve uykuların 24 saat içinde düzeni ve ritmi, vücudun biyolojik saati tarafından düzenlenmektedir. Uykuyu getirecek olan veya tersine uyanıklığı arttıracak olan maddelerin veya hormonların hangi saatlerde salgılanacağı buna bağlı olmaktadır. Vücudun biyolojik saatine yol gösteren etmenlerin en önemlilerinden biri “ışık” olmaktadır. Gözlerin retina tabakaları tarafından algılanacak ışık uyarıları, beyindeki ilgili merkeze ulaşır ve burada ışığın miktarına yani gündüz ila geceye bağlı olarak, uyku getirici veya uyanıklığı sağlayan madde ve hormonları salgılayan merkezlere uyarıcı ya da engelleyici mesajlar yollanmaktadır. Dolayısıyla 24 saat sürecinde uyumaya yatkın olunan ve olunmayan dönemler mevcut olmuş olmaktadır. Mesela bütün gece uyumayan ve çok yorgun olan bir bireyin, sabah-öğle saatleri arasında istediği halde kolaylıkla uykuya dalamaması, hatta şaşırtıcı biçimde hareketli ve konuşkan görünmesi mümkün olmaktadır. Uykuyu getiren hormonlardan biri olan melatonin akşam saatlerinden sonra daha fazla salgılanacağından gece uyumayı kolaylaştırmaktadır.  Uykunun vücudun biyolojik ritmini düzenleyen etmenlerinden biri de vücut ısısı olmaktadır. Vücut ısısının düştüğü ya da soğuk olduğu dönemlerde, bireyler uykuya daha yatkın olmaktadır. Vücut ısıları gün içinde iki kez düşmektedir. Bu düşüşlerden en belirgin olanları sabaha karşı olan saatlerde, diğeri ise öğleden sonraki saatlerdir.  Öğleden sonra bastıracak ve genel itibariyle öğle yemeğine bağlanan mahmurluk halleri, aslında vücut ısısındaki azalmaya bağlı olmaktadır ve yine bu sayede “öğle uykusu” uyumak mümkün olmaktadır.

Uykunun Evreleri Ve Özellikleri

Uykuların belirli bir düzen içinde birbirini izlemekte olan ve tekrarlayıcı farklı değişik dönemleri mevcuttur. Uyku esas itibariyle, hızlı göz hareketlerinin olduğu REM ve göz hareketlerinin yavaş olarak ilerlediği ya da kaybolduğu NREM dönemlerine ayrılmaktadır. REM dönemleri ile birlikte uyku ilk döngüsü (siklusu) tamamlanmaktadır. Sonra tekrar NREM’e geçilerek normal, bölünmemiş bir gece uykusu, 4 ila 6 kez tekrarlayarak benzer döngüler şeklinde ilerler.  Bahsedilen uyku süreçlerinin bu düzen içinde ve belirli oranlarda olması gerekmektedir. Derin uykuların süresi, uykuların ilk yarısında daha fazla yer kaplaması, REM dönemlerinin süreleri uykunun ikinci yarısında özellikle sabaha karşı uzamaktadır. Genç yetişkin bireylerin uykularının;

  • %5’ ini NREM 1
  • %50 ila 60’ ını NREM 2
  • %15-20’ sini NREM 3 ile 4
  • %20 ila 25’ ini REM evrelerinde geçirmekedirler.

Maddelerdeki gibi uykuların bir “mimari” yapısı mecuttur. Bölünen, yüzeyselleşen, uyku dönemlerinin oranları bozulmuş, kısacası mimarisi zarar görmüş bir uyku, ne kadar uzun süre uyunmuş olursa olsun işlevini tam olarak yerine getirmeyecek ve bireyler yatağından dinlenmemiş olarak kalkacaktır. Uyku, yemek yemek, su içmek, nefes almak gibi organizmalar için vazgeçilmez olan zorunluluklardır. Aç ve susuz yaşamak nasıl mümkün olmazsa, uyku fonksiyonları kullanılmada da yaşamak mümkün değildir.

Uykunun İşlevleri

  • Vücudu dinlendirmek ve ertesi güne hazırlamak
  • Enerji tasarrufu sağlayarak vücut için gerekli olan enerjiyi biriktirmek
  • Büyümenin sağlanması (büyüme hormonları en fazla uyku sırasında salgılanmaktadır ve çocuklarda büyümeyi sağlayacak olan da bu süreçtir )
  • Hücrelerin yenilenmesinin sağlanması,
  • Organizmaların onarılmaları, hafıza, türe has özelliklerin öğrenilmesini sağlayacak genetik hafızanın programlanmasının sağlanması,
  • Yeni bilgilerin öğrenilmesi ve öğrenilen ya da öğrenilecek bilgilerin kalıcı hale getirilmesi
  • Canlılarda ortamlarına uyum sağlama ve tehlikelerden korunmaların sağlanması
  • Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinin sağlanması

 

Tepkiniz ne?

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir